İnovasyon Kavramının Kökeni ve Türkçe Karşılık Problemi

İnovasyon Kavramının Kökeni ve Türkçe Karşılık Problemi

Bugün herhalde en çok kullanılan kavramlardan biri inovasyondur. İnovasyonun kitaplarda kullanılma sıklığıyla ilgili GoogleBooks Ngram Viewredan şöyle bir grafik elde ediliyor.

Ne var ki günümüz dünyasına hakim olan popüler kültür zihniyetinin etkisiyle olumlu çağrışımlara sahip olmasından faydalanılarak kavram, doğru-yanlış birçok kullanımla “tüketilmektedir”. Kavramların sürdürülebilirliğini sağlamak için doğru bir bağlamda kullanılmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Kavramla ilgili bir diğer sorun da komşu kavramlarla olan geçişkenliği. Ar-Ge, Ür-Ge, icat gibi yakın anlamlara gelen kavramlarla olan sınırların nerede başlayıp nerede bittiği kişilerin zihninde henüz netliğe kavuşmamış durumda. ‘İnovasyon Yazıları’ başlıklı bu yazı serisinde hem yüksek lisans ve doktora tezlerimin hazırlığı sırasında karşılaştığım akademik çalışmaların hem de 12 senedir içinde bulunduğum pratik sahanın bana öğrettiklerinden faydalanarak kısa bir çerçeve çizmeye çalışacağım.

Türkiye’de “yenilik” ve “yenileşim” kelimeleriyle ikame edilmeye çalışılan inovasyon kavramı, esasında bugün bu kavramların zihinlerde uyandırdığı manadan çok daha geniş bir mana kümesini işaret ediyor. Kanımca sırf Türkçe karşılık bulabilmek için mevcut kavramları daraltmak ya da dile tatsız kelimeler eklemek yerine dilin ahengini bozmayan ve kavramı çevreleyen bir kelime buluncaya kadar kavramı kendi dilinde muhafaza etmek daha yararlı olur. Bu konu daha çok su kaldırabileceğinden burada kesip esas konumuza döneceğim.

 

İnovasyonun Yunanca kökeni olan “kainotomia” ve Latince kökeni olan “inovatus” her ne kadar sınırlı bir şekilde “toplumsal, kültürel ve idari ortamda yeni yöntemlerin kullanılmaya başlanması” anlamına gelse de bugün inovasyonun İngilizcede kazandığı mananın daha çok kavramın ekonomik fonksiyonelliği ile ilgili olduğunu görüyoruz. İnovasyon kavramının izahı için en önemli kaynaklardan biri Oslo Kılavuzudur. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve AB İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) işbirliğiyle yayınlanan Oslo Kılavuzunda inovasyon şu şekilde tarif ediliyor: “Bir fikri pazarlanabilir bir ürün ya da hizmete, yeni ya da geliştirilmiş bir imalât ya da dağıtım yöntemine ya da yeni bir toplumsal hizmet yöntemine dönüştürme süreci”. Sürece vurgu yapan bu tanımlamanın dışında Avrupa Komisyonu da 1995 tarihli Green Paper on Innovation adlı çalışmasında inovasyon kavramını “pazarlanabilir, yeni ya da geliştirilmiş ürün, yöntem ya da hizmet” şeklinde tanımlayarak sürecin sonundaki “çıktı”ya vurgu yapıyor.

Bu anlamı “yenilik” tek başına karşılayamaz çükü yenilik bir süreç değil, sadece bir çıktıdır. Dolayısıyla süreçle ilgili anlamı kapsamaz. “Yenileşim” ise devingen bir süreci ifade eder; fakat sonuçla ilgili çok bir şey söylemez, sonuç yerine de kullanılamaz. Bugün yaygın kullanılan kelimeler içinde hem süreç hem de sonuç için kullanılabilecek bir kelimeden bugün yoksunuz. Eski kavramlara müracaat ettiğimizde ise hem süreç hem de sonuç için kullanılan bazı kavramlar bulabiliyoruz. Özellikle “icat” ve “ihtira” kavramları hem bir süreci hem de bir sonucu ifade eder. Ne var ki bu kavramların da bize tam anlamıyla yardımcı olacağını söylemek zor. Örneğin “icat”, “ibdâ” ve “ihtirâ” kavramları her ne kadar inovasyona yakın anlamlara sahip olsalar da inovasyonun özelliklerini ele aldığımız bölümde de görüleceği gibi bugünkü içerikleriyle inovasyonun içerdiği anlamları kapsamamaktan uzak gözüküyor.

Peki inovasyon her zaman iyi midir? Bu sorunun cevabını da bir sonraki yazımızda verelim.