İnovasyon Kavramının Tarihi: "İnovasyon her zaman iyi miydi?"

İnovasyon Kavramının Tarihi: “İnovasyon her zaman iyi miydi?”

Dr. Ömer Özdinç

Genel Müdür

İnovasyon Kavramının Tarihi: “İnovasyon her zaman iyi miydi?”

Özelde “inovasyon” genelde ise “yeni” kavramı modern öncesi dönemde hem Doğu hem de Batı kültüründe olumsuz bir çağrışıma sahipti. Modern zamanlar ise “yeni”nin başlı başına bir değer görüldüğü istisnai bir dönemdir.

İnovasyon kavramı bugün hep olumlu çağrışımlar uyandırmaktadır. Bu sebeple resmi konuşmalarda mutlaka geçirilmeye çalışılmakta, kurum vizyon-misyonlarında kendisine bir alan açılmakta, PR amaçlı üretilen sloganlara dahil olması pazarlamacılara cazip gelmektedir. Oysa özelde inovasyonun genelde ise “yeni” kavramının olumlu bir çağrışıma sahip olması insanlık için yeni bir durumdur. Hatta bu kavramın olumsuz çağrışımı sanıldığı gibi sadece Doğu toplumlarına özgü değildir. İnovasyon kavramı birçok kültürde olduğu gibi Batı kültürünün de modern öncesi döneminde olumsuz bir çağrışıma sahiptir. Konuyla ilgili araştırmaları olan Benoit Godin, kavramın Batıda 20. yy’a kadar, toplumda sahip olduğu olumsuz çağrışımı sebebiyle, muhafazakârlar tarafından muhaliflerini karalamak amacıyla kullanıldığını vurgular. Bilindiği gibi bizde de icat ve yenilik kavramının modern öncesi dönemde çok olumlu çağrışımlara sahip olmadığı söylenir (ülkemizin ender iktisadi sosyologlarından Sabri Ülgener, kitaplarında bu konuyla ilgili önemli deliller sunmaktadır). Bu durum esasında Uzakdoğu, Ortadoğu, Avrupa bütün kültürlerin modern öncesi dönemlerinde geçerlidir.

Günümüzde git gide taraftar bulan, anakronizme düşmüş bir bakış açısıyla bu zihniyeti kötülemek yerine bu tutumun ilgili çağlardaki gerekçelerini analiz etmenin ve birçok faktörü hesaba katmanın daha makul olduğunu düşünüyorum. Bu perspektifle bakıldığında modern öncesi dönemlerde yeniliğin esasında mevcut düzenin bozulması olarak algılandığı ihtimalini göz önünde bulundurmak gerekecektir. Kültürün ve “eski”nin modern öncesi dönemlerdeki önemi, yeniliğin verebileceği zararlardan sakınmayı gerekli kılmış olabilir. Tüm pratikleri yavaş akan bir zamanı baz alan modern öncesi toplumsal sistemin bu durumda, yeniliğin sistem içinde yaratacağı tahribata karşı bir önlem mekanizması geliştirmesini normal karşılamak gerekir.

Tabi eski zamanlarda itibarsız konumdaki “yeni”nin sınırlarını da iyi çizmek gerekir. Modern öncesi zamanlarda felsefî, bilimsel, ruhsal konularla ilgili yeni fikirler zaman zaman ortaya çıkmıştır. Bu fikirler rağbet de görmüştür. Bu tür yenilikleri bugünle kıyasladığımızda ise iki hususun göze çarptığını görürüz. Birincisi “yeni”nin içeriğinden bağımsız olarak salt yeni ortaya çıkmış olması sebebiyle olumlu olmasının modern zamanlara özgü bir durum olduğudur. İkincisi de modern öncesinde özellikle iktisadî alanda ve toplumsal pratiklerdeki yeni iş yapış şekillerinin rağbet görmediğidir.

Modern zamanların ise tarihte “yeni”nin başlı başına bir değer görüldüğü istisnai bir dönem olduğu birçok araştırmacı tarafından öne sürülmüştür. (Konunun modern dönemdeki seyri için Levent Yılmaz’ın “Modern Zamanın Tarihi: Batı’da Yeni’nin Değer Haline Gelişi” kitabına başvurulabilir).  Dolayısıyla inovasyonu mutlak “iyi” veya mutlak “kötü” şeklinde analiz etmek yerine bugün kazandığı işlevlere odaklanmak daha faydalı sonuçlar verecektir.

Dr. Ömer Özdinç kimdir?

10 yılı aşkın süredir Ar-Ge projelerine danışmanlık yapmaktadır. Türkiye’nin önde gelen danışmanlık firmalarından SER Danışmanlık’ın kurucusu olup, aynı zamanda farklı sektörlerdeki ihtiyaçlara yanıt vermek adına GROWIS – Tarımsal Bilgi Yönetim Sistemleri ve VRTR – Sanal Gerçeklik Çözümleri’nin de kurucusudur. Bununla birlikte akademik sahada yüksek lisansını Ar-Ge Projeleri Yönetimi üzerine yapmıştır, “Ulusal İnovasyon Sisteminin Sosyo-Kültürel Kaynakları” konulu teziyle doktorasını tamamlayan Özdinç, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi’nde Yüksek Lisans öğrencilerine yönelik ders vermektedir.